Perşembe, Temmuz 27, 2006

OLYMPIA - PARIS 1976

PARİS, MART 1976 – Dünyaca ünlü Olympia Müzikholü bu gece bir Türk sanatçısını ağarlıyordu. Seyirciler usul usul yerlerini alırken, konuşmalara kulak misafiri oluyordum. Seyirciler, hayranı oldukları bir sanatçıyı, Enrico Macias’ı ve henüz sahne performansı pek bilinmeyen, üstelik Türkiye’den gelen bir diğerini keşfetmenin heyecanını yaşıyordu. Ajda Pekkan’ı pek tanımasalar da, çok da yabancısı değildiler zira Babylone Babylone sarkısı duyulmuştu. O özel gecede, Macias’tan ziyade Ajda merak konusuydu. Genelde kılık kıyafeti nasıl olacak diye fısıldıyordu insanlar çünkü türk kadını imajı kırsal kesim kadın imajıyla bağdaştırılıyordu. Nihayet ışıklar söndü ve herkes Ajda Pekkan’ı beklerken, sahneye Enrico Macias çıktı. Uvertür veya boşluk doldurmak için gelmemişti Ajda, sanırım bunu herkes çok net bir biçimde anlamıştı. O an, bütün alkışlar Macias içindi. Seyirciler güzel bir konser izleme mutluluğundayken, benim yüreğim daralıyordu. Çok iyi biliyordum ki, fransız seyircisi zor beğenirdi ve dahası ukalaydı. Ajda’nın da fransızcası süper sayılmazdı. Sözleri unutur veya karıstırır diye ölüp ölüp diriliyordum. Melisa sarkının fınaline doğru, önce vokaliyle, birkaç saniye sonra görüntüsüyle Ajda sahne aldı (öyle anlarda saniyeler bile ne kadar önemli, bir bilseniz). Salonda, bir ağızdan “Oooooooooo” sesleri alkışlarla kusatıldı. Fransızlar gerçekten aptallaşmış durumdaydılar. Sahnedeki genç sanatçı, giyiminden kuşamına, saç modeline, aksesuarlarına kadar kusursuzdu. Düşünebiliyor musun? Modanın beşiği Paris’te, bir türk kadını, üstelik fransizlara, adeta zerafet dersi veriyordu. En önemlisi cakasıydı. Yürümesi, rahatlığı, bir anda sahneyi doldurması, kendi has eşsiz ışığıydı. Ajda Pekkan sahnede bir su damlasıydı. Seyirci o kadar şaşkındı ki, Macias bir açıklama yapmak zorunda kaldı. “Hepiniz onun gerçek Melisa olduğunu sanıyorsunuz ama emin olun ki değil. O, Türkiye’den gelen çok büyük bir sanatçıdır. Büyük olduğu kadar da güzel. Adı...AJDA PEKKAN. Bana inanmayabilirsiniz. Düşünün ki size ‘Bendeniz, Enrico Macias, ilk kez Olympi’yaya doğrudan Norveç’ten geliyorum’ dememe benzer. Aynı şey. Ama O, fiziğine rağmen gerçekten Türkiye’den geliyor ve görecelsiniz ‘ufaklık’ nasıl da şarkı söylüyor.... göreceksiniz.” Macias’ın gitarıyla eşlik ettiği, ses virtuozu Ajda Pekkan’ın otantik Türk ezgileri içeren “AMAN AMAAAAAAN” nağmeleri o kadar büyüleyiciydi ki, nefes almakta zorlanıyorduk. Ve doğal olarak bir alkış şiddeti başladı ki, Olympia resmen yıkılacak sanırdınız. Ajda, “Et tu pars et tu reviens” şarkıyı yorumlamaya başlayınca, yine seyirciler hayretler içindeydi zira çok başarılı bir fransızca sergiliyordu. Ufak tefek telafuz hataların dışında son derecele başarılıydı. Sesi, gümbür gümbür akan deli bir nehir gibiydi ve hiçbir engel tanımıyordu. Macias’la birlikte söylerken sesinin gücünü frenleyemiyor ve Enrico’unkini tümüyle kaplıyordu. Sıra “Hoşgör Sen” parçasına geldiğinde, kendi dilinde okumanın rahatlığında bir Ajda vardı ve öyle muhteşem bir performans sergiliyordu ki, resmen bir gövde gösterisiydi. Avuçları patlarcasına çılgınca alkışlayan seyircileri de frenlemek mümkün değildi. Video kaydını tekrar izleyin, göreceksiniz ki dinmeyen alkışlar nedeniyle sarkıyı bir türlü bitiremiyor Ajda. Final. Salon alkıştan yıkılıyordu. Resmen deprem yaşanıyordu. En çok ‘Bravo Ajda’ sesleri duyuluyordu ve bu inanilmaz bir gurur kaynağıydı. Enrico Macias büyüklüğünü göstererek, sahnenin arka kısmına gidip, alkışların gerçek sahibine ulaşmasını sağladı. Evet, Ajda, sahnenin önünde, bizleri selamlarken, öylesine mutlu, öylesine büyüktü ki, eminim starlığına SUPER kelimesi o gece eklenmiştir. Konseri STAR AJDA PEKKAN olarak başlamış ve SUPERSTAR AJDA PEKKAN olarak tamamlamıştı. Olympia konserinden iki yıl sonra POUR LUI albümünü çıkardığında, yorumculuğunun dışında, yepyeni imajıyla da çok büyük sükse yapmıştı. Uzun yıllar sonra sarışın imajını yıkmış, esmer bir Ajda, yani türk kadını imajına yakın ama yine eskisi kadar güzel, hatta eskisinden bile daha güzeldi. Velhasıl her zamanki gibi kusursuzdu. Son olarak, Ajda Pekkan’ın konuk olduğu ve KANAL D’nin bir canlı yayınında Erkan Özerman’ın sözlerini hatırlatmak istiyorum. “Dünyadaki bütün sanatçılar Paris’e gidip plak şirketlerinin kapılarını tek tek dolaşırlar orada kendilerine bir şans edinebilmek için. Ajda’nın şansı bambaşkaydı. Nasıl mı? onlar Türkiye’ye gelip Ajda’yı keşfettiler, star olarak Paris’e götürdüler (.....) Bizi Olympia programına aldıkları zaman himaye etmek için almadılar, Ajda Pekkan’ın getireceğı yeni müşteri potansyeli için aldılar”. Bugün isteyen herkes Olympia’da konser verebilir. Artık ne bir zorluğu ne de önemi var. Asıl başarı, o yıllarda Olympia’yı ateşlemekti. Ve bunu Ajda başardı. Çok uzun yıllar sonra, Olympia yetkilileri her ülkeden bir sanatçıya konser teklifinde bulundu ve Türkiye adına bu teklif Ajda Pekkan’a yapıldı. Ne yazık ki Divamız bu teklifi kabul etmedi ve yerine Bülent Ersoy gitti. Çok üzülmüştüm. Şimdi yurt dışında birçok konser salonunda sayısız konserler izledim ve sayısız fırsatım olsa da, Olympia’ya bir daha hiiiiiiç gitmedim çünkü Olympia AJDA PEKKAN’la çok özel ve güzeldi. Bendeniz, o zaman, 16 yaşındaydım. Sevgilerimle Nevzat K.