Perşembe, Haziran 08, 2006

"Süper mi Süper"

Murathan Mungan, bir röportaj esnasında, “Türkiye’de bir türlü bitmeyen iki tâdilat var, biri benim evinki, diğeri Ajda Pekkan’ınki!” demişti. Gerçekten de Ajda Pekkan, ”estetik operasyon” ifadesinin cümle içinde kullanılmasına özne ya da nesne olarak katkıda bulunabilecek kadar fazla uğraşmıştır görüntüsüyle. Sürekli “imaj” değiştirmesi bir yana, Lokman Hekim’in Misis çayına düşürdüğü ölümsüzlük reçetesini bulmuş gibi bir hali vardır, her zaman genç, her zaman enerjik! Mehmet Öz’ün kendisinden öğreneceği çok şey olmalı:) Yıllar önce, AKM’de bir konserde görmüştüm kendisini. Görmek derken, tuvaletteki büyük aynaların önünde makyajını tazeleyen iki kadındık! O soldaki aynada, ben sağdaki aynada. İlk anda fark etmemiştim içeri girdiğini, nefis bir parfüm kokusuyla belli etti varlığını. Bir baktım ki hemen yanımda sarışın, çok güzel bir kadın, a aa! Ajda Pekkan bu! Her zamanki gibi çok şık, çok zarif. Karşılıklı gülümseyerek selamlaştık, sonra ikimiz de işimize döndük tekrar. Yüzündeki makyaj malzemesi benim bir yılda tüketebileceğimden fazlaydı sanırım ama muhteşem görünüyordu. Nasıl bir insandır bu diye derin düşüncelere daldığımı hatırlıyorum. Gençlik nektarından içmiş gibi görünmesinin tek sebebi herhalde onca operasyon değildir, hele de her tür cerrahi müdahalenin aynı zamanda hiç de azımsanmayacak oranda ıstıraba ve hasara yol açtığı düşünülecek olursa! Yok, hayır, Ajda Pekkan’ın ruhuyla ilgili bir durum olmalı bu. Artık nasıl bir ruhsa bu, hayata nasıl bakıyorsa, sımsıkı sarılmış dünyaya, Ajda Pekkan her daim canavar gibi! O sihirli nektar, içinde kaynayıp kendine yol bulmaya uğraşırken sesini de köpük köpük yıkayıp arıtıyor olmalı ki, sesi pırıl pırıl halâ! Kristâl berraklığında söylüyor şarkıları, hakkını vererek. Üstelik, meselâ Sertab Erener gibi, oktavlar arası gezintilerini rehber eşliğinde yapılan şehir turlarına çevirmeden, gözümüze kulağımıza sokmadan. Elbette tamamen kişiseldir bu söylediklerim ya da Ajda Pekkan hayranlığım; sevmeyeni, tahammül edemeyeni de çoktur. Gariptir, Nükhet Duru’yu da çok severim, severdim. Onun durumu daha bir vahim. “Ben Gene Sana Vurgunum” ya da “Melankoli” gibi şarkıları söylemiş, sonra yoldan çıkmış! Gerçi o ne yapsın, içinde, Yaman Okay için yazılmış “Adamların Adamı” ya da “Geberiyorum” gibi muhteşem bir şarkının -Nazım Hikmet’in bir şiiridir sözleri- bulunduğu “Nükhet Duru” diye bir albüm yaptı, albümü bilen yok gibidir. Baktı ki satmıyor, “Mahmure” deyip göbek atmaya başladı, dudaklarını silikonla şişirip vamp kadın pozlarına girdi. (meğer “Mahmure”, “Nükhet Duru” albümünden önceymiş, düzeltelim. Ancak bir daha “Geberiyorum” gibi bir şarkı söylemediğine göre, kronolojisi şaşmış doğru bir tespit olarak bakabiliriz duruma.) Ah, arada Zerrin Özer’i de anmak gerek aslında heba edilen sesler arasında, neyse ona hiç girmeyeyim şimdi, o başka zamana kalsın. Bugün, http://www.ajdapekkan.us adresini keşfettim bir şekilde, Ajda şarkıları dinleyebiliyorsunuz, ki dinliyorum saatlerdir. Hiç bilmediğim şarkıları çıkıyor arada, bu da varmış, bak sen diyorum. Mesela, Jose Feliciano’nun meşhur “Rain”ini hem Türkçe, hem de Yunanca söylemiş, pek hoşuma gitti. Sonra, bir ara, “Palavra! Palavra!” çalmaya başladı, ne zamanlardır dinlememiştim, keyifle dinledim Cüneyt Türel’li şarkıyı. Bileniniz bilir, erkek laflarını hazırlamıştır, sayar sayar, mangalda ne köz kalır ne kül; kadın sadece “palavra!” der. Arada, aslında “pet’r oil” olup, “aman petrol, canım petrol!” diye bildiğimiz şarkı da çaldı. Hani, milli mesele haline getirdiğimiz Eurovision Şarkı Yarışması’na, büyük umutlarla gönderdiğimiz eser. Ajda, yarışma gecesi belki de hayatının en tutuk sahne performanslarından birini sergilemiş, milletimizi hüsrana uğratmıştı. Öyle bir tantana kopmuştu ki, Ajda bu hezimetten sonra ortadan kayboldu, bu yazıda özenle anmamaya çalıştığım -gelin görün ki anmadan da olmayacak!-, kendine has, neredeyse “kitsch” diyebileceğim konuşma tarzı üzerinde onulmaz etkiler bırakan Fransa’da yaşadı bir dönem. Neyse ki, zümrüd-ü anka genleri de varmış, yine çıktı ortaya şarkılarıyla! Daha söylenecek çok şey var Süperstar için; filmleri, akla ziyan lafları, kaprisleri, Olimpia maceraları vs… vs… Şimdilik bu kadar olsun benden, o şarkı söylemeye devam etsin ama:) Jülide Kayaş

Hiç yorum yok: